Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi Emlak 8 STK'dan deprem bildirisi: Kentsel dönüşüme teşvik gelsin - Emlak Haberleri

        Gayrimenkul/inşaat sektöründe faaliyet gösteren 8 sivil toplum kuruluşu (STK) depreme karşı ortak bir bildiri açıkladı. Bildiriyle kentsel dönüşümün hayata geçirilmesi için alternatif finansman modellerini teşvik edecek yasal düzenlemeler yapılması istendi.Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) girişimiyle bir araya gelen Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER), İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER), Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER), Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB), Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) ve Yapı Denetim Kuruluşları Birliği (YDKB) 7 başlıktan oluşan bildiriyi basın toplantısı ile açıkladı.

        Bildiri, şu 7 başlık altında toplandı: “Ehil Yapı Müteahhidi, Güçlü Yapı Denetimi, Yetkin Mühendislik Sistemi, Mesleki Yeterlilik Belgeli İşgücü, Kaliteli Malzeme, Çok Yönlü İmar Mevzuatı ve Bilinçli Kamuoyu.”

        Kentsel dönüşümün önemine vurgu yapılan bildiride yer alan bu başlıkların, bir sonraki aşamada somut faaliyetlere dönüştürülebilecek ortak girişimler için bir yol haritası olacağı, tespitlerin başta Hükümet yetkilileri olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla paylaşılacağı kaydedildi. Bildiri grubunun sürdürülebilir ve dinamik bir yapıda olması için belirli zamanlarda toplanılarak, çalışmalar değerlendirilecek ve gelecek dönem projeleri planlanacak. Girişimin sözcülüğü de tüm STK’lar tarafından dönemsel olarak üstlenilecek.

        REKLAM

        Bildiride bina yapımında, projenin gerektirdiği teknik ve mali yeterliklere sahip olan tecrübeli müteahhitlerin iş üstlenmesini sağlayacak bir yeterlik sınıflandırmasına ihtiyaç olduğu, deprem riski yüksek bölgelerde, yapım işlerini üstlenecek müteahhitlerde daha yüksek yeterlilik kriterleri aranması gerektiği kaydedildi. Yapı denetiminin zemin ve temel etütleri aşamasından başlayarak inşa süreçlerinin her evresinde etkin bir şekilde işletilmesinin şart olduğu vurgulandı. Yeni yapım metotlarının hayata geçirilmesi, yeni jenerasyon malzemelerin ve inşaat sistemlerinin kullanılmasının teşvik edilmesi istendi.

        'MAHALLE YA DA ADA BAZLI KENTSEL DÖNÜŞÜME GEÇİLMELİ'

        Parsel bazlı kentsel dönüşüm veya yapılaşma sistematiği yerine mahalle bazlı, mümkün olmayan yerlerde ise ada bazlı modeller oluşturulmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılması talep edildi. Binalara tüm kritik yapım süreçlerini ve bilgilerini içeren bir kimlik belgesi verilmesini temin edecek yasal düzenleme yapılması, kentsel dönüşümün için alternatif finansman modellerini teşvik edecek yasal düzenlemeler yapılması istendi. İlkokul çağından başlamak üzere toplumda afetlerle birlikte yaşamak ve afetlerle mücadele etmek konusunda bilinç oluşturulması için bakanlıkların, yerel yönetimlerin farkındalığı artırıcı etkinlikler düzenlemesi talep edildi.

        Toplantıda konuşan Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (Konutder) Başkanı Altan Elmas, kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi içinvatandaşlara devlet katkılı ve uzun vadeli finansman sağlayacak bir borçlanma modeli geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

        '15-20 YILLIK BORÇLANMALARLA SÜBVANSE EDİLMELİ'

        Elmas, "İstanbul'daki bir milyon konut 3-5 yıl içinde müteahhitlerin sermaye yapısı ile dönüştürebileceğimiz bir husus

        değil. Devletin maliyet sübvasiyonu, faiz sübvansiyonu ile çok uzun süreli, 15-20 yıllık borçlanmalarla sübvanse etmesi ve bunu bütçeye koyması gerekli" dedi. "Kat karşılığı" modelinin sektörde devam edeceğini ancak öncelikli bölgelerdeki dönüşümün kat karşılığı yürütülmesinin mümkün olmadığını belirten Elmas "Bir model oluşturarak bunu hızlandırmamız gerekiyor. Kat karşılığı olunca ilave arz da oluyor. O konutları satacak bir kitle de olması gerek ki oradan gelecek bir finansman sağlanabilsin. Bu da çok kolay değil artık. Devletin, paydaşların başka bir sistem oluşturup devlet katkısıyla vatandaşı borçlandırıp doğru modelle hızlıca en acil dönüşmesi gereken konutlara sermayemizi ve işgücümüzü sevketmemiz gerekmekte." ifadesini kullandı.

        'ÖNCELİKLE HEDEFİMİZ KALICI DEPREM GÜNDEMİ VE FARKINDALIK'

        Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün de Türkiye'de 450 bin müteahhit bulunduğunu belirterek,

        müteahhitlerin belli kriterlere göre sınıflandırılmasına yönelik düzenlemenin önemine işaret etti. Yenigün ''Esas olan; depreme karşı bilimsel bazda hazırlık yapmak, konuyu gündemde tutarak önlem almaktan ve sistemi geliştirmekten vazgeçmemektir.” dedi.

        'KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİYLE YAPI STOKU YENİLENEBİLİR'

        GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu “Ülkemizin üstyapısını yani yapı stokunu, alt yapısındaki gibi doğru kurgulanmış bir kamu-özel iş birliği modeliyle yenileyebiliriz.” ifadesini kullandı.

        REKLAM

        İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım “Sektörde iş yapan müteahhitlerin samimiyetle kendilerine, mevcut 5-6 milyon riskli yapının oluşmasında katkılarının olup olmadığını sorması gerekir. Riskli yapı yapanların, verdikleri bu zarar için telafi imkanı doğmuştur. Bireysel hataların yanı sıra, sistemin boşluk ve eksiklerinden faydalanan zümrelerin yarattığı tahribatın bedellerinin de tüm müteahhitlik sektörüne ödetilmesi de büyük haksızlık olur. Bu zümrelerin de vicdan muhasebelerini yaparak varsa bir borçları, bu seferberlik onların borçlarını ödemeleri için bir fırsat olacaktır.” dedi.

        'TECRÜBE BAZLI SEÇİM OLMALI'

        TürkMMMB Başkanı Başkanı A. Süreyya Ural “Çözüm hem Kamu hem özel sektör yapılarında mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin fiyat ve maliyet odaklı değil kalite ve tecrübe bazlı bir seçim yöntemi ile temin edilmesi ve yatırımların ilk planlama aşamasından başlayarak doğru ve yetkin mühendislik yaklaşımları kullanılarak yürürlükteki yönetmelik ve yapı standartlarına uygun şekilde projelendirilmesi, detaylandırılması ve inşaatların bağımsız denetim/kontrollük hizmetleri eşliğinde yapılmasıdır.” diye konuştu.

        REKLAM

        'KENDİ KAYNAKLARIMIZI DA ZORLAMAMIZ GEREKİYOR'

        Türkiye İMSAD Tayfun Küçükoğlu: “6,7 milyon riskli konutta 22 milyon vatandaşımızın yaşadığını görüyoruz. Kamunun 1,5 milyon konutun kentsel dönüşümüne destek için bugünkü fiyatlarla kira ve taşınmaya ortalama 28 milyar TL, konut üretimine ise 280 milyar TL kaynak aktarması gerekecek. Ancak ülkemizin de sınırlı kaynakları olduğunun farkındayız. Dolayısıyla, binalarımızda deprem güvenliği konusunda tüm ümidimizi ucuz kredilere ve kentsel dönüşüm desteklerine bağlamadan, bilinçli hareket ederek, kendi kaynaklarımızı da zorlamamız gerekiyor.” dedi.

        REKLAM

        'SORUMLULUK SINIRLARI BELİRLENMELİ'

        İNTES Başkan Vekili Enes Olpak “Deprem riski yüksek bölgelerde yapım işlerini ekonomik, mali, mesleki ve teknik yeterlilikleri en üst seviyede olan, sadece A grubunda yer alan ve mesleki yeterlilik belgeli işçiye sahip firmaların üstlenmesi gerekmektedir. Çözüm bekleyen bir diğer alan, müteahhit, şantiye şefi, yapı denetim, yerel yönetimler, kamu kuruluşlarının sorumluluk sınırlarının belirlenmesi ve netleştirilmesine duyulan ihtiyaçtır” değerlendirmesinde bulundu.

        YDKB Başkanı Tekin Saraçoğlu da “Ülkemizin içinde bulunduğu konjonktürde inşaat sektörü zor günler yaşamaktadır. Bu çerçevede gerek doğal afetlere karşı alınacak olan, gerek ekonomik önlemler bugününün ve geleceğinin planlanması yönünde büyük önem taşımaktadır. ” dedi.

        BİLDİRİ 7 MADDEDEN OLUŞUYOR

        ''Ülkemizin deprem gerçeği konusunda ortak bildiri'' başlığıyla yayınlanan duyuru şöyle:

        ''Ülkemizde deprem, toplumsal belleğimize büyük kayıplar ve derin acılar yüklemiş bir numaralı doğal afettir. İzmir’de meydana gelen son deprem, ülkemizin deprem kuşağında yer aldığı gerçeğini ve kentsel dönüşümün önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Yıkılan binalar ve yitirilen canlar; yetkin mühendisliğin, projeye uygun imalatın, doğru ve kaliteli malzeme kullanımı ile yapım faaliyetleri denetiminin hayati önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

        Deprem, bir doğal afet olmanın ötesinde ekonomik, sosyal, kültürel, yasal ve teknik tüm boyutları ile birlikte algılanması ve yönetilmesi gereken bir olgudur. Depremle mücadele; afet öncesini, afet anını ve bir sonraki depreme kadar olan dönemi kapsayan kesintisiz bir süreçte ele alınmalıdır. Bu yaklaşım planlama, uygulama, yapı tasarımı ile üretimi ve denetleme fonksiyonlarının eksiksiz ve bütüncül şekilde disipline edilmesini ve yönetilmesini gerektirmektedir. Afet yönetimi ve deprem konusunda diğer ülkelerin teknoloji, uygulama, sigorta, yasal altyapı ve sistem deneyimlerinden yararlanılarak ülke şartlarına uygun bir sistem oluşturulmalıdır.

        Bu çerçevede, aşağıda imzası bulunan sivil toplum örgütü temsilcileri olarak, deprem nedeniyle ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması amacıyla yedi konu başlığına dikkat çekmek ve faaliyette bulunduğumuz alanlarda sahip olduğumuz deneyimi yapıcı bir biçimde Hükümetimiz ile el ele ülkemizin hizmetine sunmak konusunda mutabık kalmış bulunmaktayız.

        • Ehil Yapı Müteahhidi:

        Özellikle bina yapımında, projenin gerektirdiği teknik ve mali yeterliklere sahip olan tecrübeli müteahhitlerin iş üstlenmesini sağlayacak bir yeterlik sınıflandırmasına ihtiyaç vardır. Deprem riski yüksek bölgelerde, yapım işlerini üstlenecek müteahhitlerde daha yüksek yeterlilik kriterleri aranmalıdır.

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan Yönetmelik büyük bir adım olarak değerlendirilmekte ve sektör için hayati önem taşımaktadır. Bu düzenlemenin etkin ve verimli bir şekilde hayata geçirilmesiyle depreme dayanıklı, güvenilir yapılardan oluşan kentlerin inşası mümkün olacaktır.

        • Güçlü Yapı Denetimi:

        Ülkemizde sağlam, güvenli ve depreme dayanıklı yaşam alanları oluşturmak amacıyla yapı denetiminin zemin ve temel etütleri aşamasından başlayarak inşa süreçlerinin her evresinde etkin bir şekilde işletilmesi şarttır. Bunun için yapı denetim sistemi güçlendirilmeli, yapı denetim şirketlerinin mesleki deneyimi ve teknik bilgisi yüksek personel istihdam olanakları artırılmalı ve arsa sahibi, yatırımcı, müteahhit, proje müellifi, yapı denetçisi arasındaki ilişki, yetki, sorumluluk, haklar düzeninde yaşanan sıkıntılar tespit edilerek giderilmelidir.

        • Yetkin Mühendislik Sistemi:

        Bina tasarımlarının (i) zemin ve temel etütlerine uygun, doğru mühendislik çalışması ve uygun yapım tekniği ile doğru malzeme öngörülerek gerçekleştirilmesi, (ii) yapı üretimi ve yapı denetimi süreçlerinde gerekli teknik bilgi ve donanıma sahip mühendislik hizmeti verilebilmesi için saha tecrübesini ve meslekiçi eğitimi dikkate alan bir yetkin/uzman mühendislik sisteminin önemli katkı sağlayacağına inanılmaktadır.

        • Mesleki Yeterlilik Belgeli İşgücü:

        Sektörde mesleki eğitime verilen önem artırılmalı, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından verilmiş Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi işgücüne istihdamı teşvik edilmelidir.

        Sektörün talep ve beklentileri ile gelişen teknoloji göz önünde bulundurularak inşaat sektöründe faaliyetini sürdüren firmalar ile eğitim kurumları arasındaki işbirliği artırılmalıdır. Özellikle, işçi ile mühendis arasındaki teknik işgücünün yeterli yetkinlikte ve sayıda olmasının sağlanması, niteliklerinin geliştirilmesi için meslek liseleri ve yüksekokullardaki eğitim programların sayısının ve kalitesinin artırılması önem taşımaktadır.

        • Kaliteli Malzeme:

        Depreme karşı alınabilecek bir diğer etkili önlem, uygun yapı malzemelerinin üretimi, seçimi ve standartlara uygun olarak kullanılmasıdır. Barınma, eğitim, sağlık, ticaret gibi ihtiyaçların karşılandığı gerek konut, iş yeri gerekse kamu hizmeti veren tüm yapıların doğru malzeme ile inşa edilmesi sağlanmalıdır.

        İnşaat uygulamalarında gelişen teknolojiler malzeme üretimi süreçlerine adapte edilmeli, deprem ve doğal afetler karşısında yeni yapım metotlarının hayata geçirilmesi, yeni jenerasyon malzemelerin ve inşaat sistemlerinin kullanılması teşvik edilmelidir.

        • Çok Yönlü İmar Mevzuatı:

        İzmir depreminde yıkılan veya ağır hasar alan yapıların ağırlıklı olarak 1999 yılı öncesine ait Deprem Yönetmeliğine uygun inşa edilen binalar olduğu yönündeki ilk tespitler, kentsel planlama ve yapı üretimine ilişkin mevzuatın günün şartları, bilimsel ve teknolojik gelişmelere göre güncellenmesinin önemini vurgulamaktadır. Deprem riskinin yüksek olduğu ülkemizde kentsel dönüşüm hayati önem taşımaktadır.

        Kent planlarında zayıf zeminler üzerinde yapılaşma konusunda ciddi önlemler alınmalıdır. Şehirlerde zemini zayıf olan ve zemin sıvılaşması riski bulunan bölgelerin mikro ölçekte detaylı tespit edilmesi gerekmektedir.

        Parsel bazlı kentsel dönüşüm veya yapılaşma sistematiği yerine mahalle bazlı, mümkün olmayan yerlerde ise ada bazlı modeller oluşturulmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılarak altyapı, ulaşım, trafik yükü gibi temel konular ile birlikte otopark, yeşil alan, sosyal alanlar vb. sosyal donatıların da dahil olacağı, yarının ihtiyaçlarını göz önüne alan tümleşik bir imar planlaması yaklaşımı benimsenmelidir.

        Binalara tüm kritik yapım süreçlerini ve bilgilerini içeren bir kimlik belgesi verilmesini temin edecek yasal düzenleme gerçekleştirilmelidir.

        Kentsel dönüşümün kent planlaması bozulmadan, bölgesel yoğunluğu arttırmadan verimli bir şekilde hayata geçirilmesi için alternatif finansman modellerini teşvik edecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

        Teknik kapasitesi ve deneyimi sınırlı olan belediyelerin, kentsel dönüşüm planlama ve uygulama süreçlerinde merkezi yönetim tarafından yönlendirilmesi ve desteklenmesi yararlı olacaktır.

        Bina inşaat süreçlerinde yer alan tüm tarafların sorumlulukları imar mevzuatında netleştirilmeli, sorumlulukların çok taraflı yapı içinde azaltılması engellenmelidir. Bu sorumluluklar sigorta uygulamaları ile güçlendirilmelidir.

        • Bilinçli Kamuoyu:

        Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinden hareketle, toplumda afet farkındalığı yaratmak, afetlerle birlikte yaşamak ve afetlerle mücadele etmek konusunda bir bütün olarak çok duyarlı ve dirençli olmayı sağlamak gerekmektedir.

        Afet riskini azaltmak ve afetlere hazırlık konusundaki farkındalığın artırılması, deprem tatbikatları yapılarak vatandaşın eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir. İlkokul çağından başlamak üzere toplumda bir bilinç oluşturulması gerekmektedir. İlgili Bakanlıkların, yerel yönetimlerin farkındalığı artırıcı etkinliklerine sivil toplum kuruluşları olarak destek sağlanacaktır.''

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa